İçme suyu markalarımızın kaçı yerli kaçı yabancı Yaşar Süngü
Yenisafak sayfasından alınan bilgilere göre, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Küresel ölçekte ticari olarak şirketler arasında jeopolitik olarak da ülkeler arasında su ve enerji savaşı yeni başlıyor.
Suriye ve Irak’ta,
su ve enerji kaynaklarının
kimin elinde olacağı sadece komşu ülkeleri ilgilendirmiyor. ABD ve Avrupa devletlerinin de en çok ilgilendiği bir alan bu.
ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris 5 Nisan 2021 de “
Savaşlar bugüne kadar petrol yüzünden çıktı yakın gelecekte artık su yüzünden çıkacak
” diyerek bu yüzyılda suyun önemine dikkat çekmişti.
**
Batılı emperyalist devletlerin eli bu yüzyılda her zamankinde daha fazla
Fırat ve Dicle
gibi geniş bir coğrafyanın can damarı olan iki nehrin çıkış noktası konumundaki Türkiye’de olacak.
Nedeni bu
coğrafyanın
hem
siyasi hem ekonomik
potansiyelinin daha fazla öne çıkacak olması.
Son yıllarda
iklim değişiminin
canlılar aleyhine değişmesiyle giderek büyüyen su sıkıntısı
zengin yoksul
bütün ülkelerin dış politikasını belirleyecek.
**
Birleşmiş Milletler
28 Temmuz 2010 tarihli kararla, temiz içme suyuna ve hıfzıssıhhaya erişim hakkının, yaşamdan ve tüm insan haklarından faydalanmak için temel bir insan hakkı olarak tanımladı ancak bu yüzyıl belki de hem ekonomik hem siyasal açıdan
insan haklarının rafa kaldırıldığı
ve göz göre göre istismar edildiği bir yüzyıl olarak tarihe geçecek.
Dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan ortalama
1 milyon insanın
güvenli içme suyuna erişimi yok ve 2050 yılı itibariyle bu sayının 5,7 milyara çıkması bekleniyor.
İsrail’in
soykırım yaptığı deniz kenarındaki
Gazze’de
içme suyunun dışında farklı ihtiyaçlar için kullanılabilecek su bile yok.
**
Su paylaşımı konusu Türkiye ile komşuları arasında 80’li ve 90’lı yıllarda gerginliklere ciddi gerginliklere neden olmuştu.
Gerginliğin merkezinde, Türkiye’nin
Fırat ve Dicle
havzasına 22 baraj ve 19 hidroelektrik santral kurulmasını öngören
Güneydoğu Anadolu Projesi
(GAP) vardı.
Fırat nehri üzerine kurulan
Atatürk Barajı’nı
da kapsayan proje, Türkiye’nin suyu azaltacağı endişesini taşıyan
Suriye
ile gerginliği tırmandırdı ancak Türkiye suyu
silah
olarak hiçbir zaman kullanmadı.
GAP
bölgesel bir kalkınma projesiydi.
**
Yarı kurak iklim kuşağında bulunan
Türkiye’de
kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı yaklaşık 1.300 metreküp olduğu söyleniyor uzamanlar tarafından.
Bu durum Türkiye’yi
su stresi çeken ülkeler
arasına alıyor.
Yine uzmanların görüşlerine göre Türkiye’de 2030 yılı itibariyle kişi başına düşen su miktarının ise
1100 metreküpe
düşmesi bekleniyor.
Bu durum kategorik olarak Türkiye’nin
su fakiri ülkeler sınıfına
doğru ilerlediği anlamına geliyor.
Türkiye su zengini bir ülke değil. Aslında su fakiri de değil.
Türkiye’de su kaynakları,
nüfus ve sanayileşme
nedeniyle farklı bölgelere dağılmış durumda.
Suyun daha çok olduğu bölgelerden suyu kısıtlı olan bölgelere iç göçler sürüyor. Bu nedenle
Türkiye su kaynaklarını
akılcı planlı verimli kullanmak durumunda olan bir ülke.
**
Türkiye’de su pazarının yarısı
yabancı ortaklı şirketler
tarafından yönetiliyor.
Alaçam (Nestle), Aqua (Pepsi), Damla (Coca Cola), Erikli (Nestle)
Evian, Fiji Water, Hayat (Danone), Nestle Pure Life (Nestle), Sırma (Danone), Saka Su (DyDo Drinco), Turkuaz (Coca Cola)
Kaynak: https://kiminmali.com/28-08-2018-yabanci-sirketlere-ait-ambalajli-su-markalari.html
Türkiye’de kaç tane su markası yerli kaç tanesi yabancılar tarafından satın alınmış araştırılması gereken bir konudur.
Aynı zamanda
milli güvenlik meselesidir.
Bu dönemde zengin su kaynakları olan ülkelerin su kaynaklarını işleten satın alan uluslararası şirketleri yakından takip etmek gerekiyor.
**
İsrafa
dayalı bir sistem olan
küresel ekonomide
hem bireysel hem kurumsal israfa ek olarak şirketlerin yaptığı su israfı başlı başına bir sorun zaten.
Eğer gelecekte su stratejik bir silah haline gelecekse ki öyle görünüyor o zaman
içme suyu kaynaklarımızı
korumaya yönelik
milli su politikası
oluşturmak gerekiyor.
Not
; Avrupalı siyasiler İsrail’in canavarlaştığını, devlet aklını kaybettiğini ve bunun önce İsrail’e sonra kendilerine zarar vereceğini görüyorlar.
“
Filistin’i tanırız
” tehditlerinin sebebi kendi halklarının İsrail’e yönelik öfkesini dindirmek.

