İstanbul gazeteleri ve fetih yazıları Dursun Gürlek
Yenisafak sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuruda bulunuyor.
Osmanlı tarihinin, belki de İslam tarihinin en önemli ve neticesi itibariyle en dikkat çekici hadiselerinden biri de İstanbul’un fethidir. Bizde her yılın 29 Mayıs’ında fetih kutlamaları ve bir takım kültürel faaliyetlerin yapılması gelenek haline gelmiştir. 1953 yılı bu şanlı fethin 500. yıl dönemi olması dolayısıyla en gösterişli ve şâşaalı törenlerin o tarihte yapılması gerekiyordu. Heyhat! Böyle anlı şanlı kutlama merasimleri maalesef gerçekleştirilemedi. Komşumuz (!) Yunanistan’ı gücendirmemek için göstermelik birkaç merasimle yetinildi. Devrin Cumhurbaşkanı ve Başbakanı bile böyle son derece önemli bir günde Ankara dışına çıkma, kimselere görünmeme ihtiyacı duydular. Niçin söylemeyelim, bu ricat hareketi ve pısırıklık o devrin rical-i devletine doğrusu hiç ama hiç yakışmamıştı.
Asıl sevindirici olan husus şu ki, bazı özel kuruluşlar ve günlük gazeteler İstanbul’un fethinin beş yüzüncü yıl dönümüne büyük bir önem verdiler. Mesela bunlardan biri olan Fetih Cemiyeti, Fatih’le ve fetihle ilgili çok değerli eserler neşretti. Bu kitaplar ve risaleler kaynak eserler olarak büyük bir boşluğu doldurdu. Fetih Cemiyeti ve ilgili diğer birtakım müesseselerin neşriyatını anlatmak bir makalenin hacmine sığmayacağı için bundan vazgeçip, sözü günlük gazetelerin yayınlarına getirmek istiyorum.
İsterseniz Cumhuriyet gazetesiyle başlayalım. Bu gazetenin 29 Mayıs tarihli nüshasına şöyle bir göz gezdirdim. Fatih’e ve fetih olayına dair tek bir cümle bile göremedim. Halbuki 29 Mayıs 1953 tarihli nüshası âdeta fetih özel sayısı gibi yayınlanmıştı. Mesela Fatih’i at üstünde gösteren renkli bir tablo birinci sayfayı bir güzel süslemişti. Yine birinci sayfada yer alan başyazı şu cümlelerle başlıyordu:
“Beş yüz yıl önce bugün, dünya çapında muazzam bir hadise vuku bulmuş, Türk Osmanlı Devleti’nin yedinci Hâkânı İkinci Sultan Mehmed İstanbul’u almış ve tarih kendisine ‘Fatih’ ünvanını vermişti.
Feth-i Mübin diye andığımız bu büyük zafer Avrupa ile Asya’nın birbirine el uzattığı bir mevkide kâin bulunan İstanbul’u Osmanlı İmparatorluğu’nun merkezi yapmış ve bu hadise, 150 yıl önce kurulmuş olan genç Türk Devleti’nin bir anda dünya ölçüsünde mühim ve muhteşem bir devlet mertebesine yükseltmişti.”
Aynı başyazı şu satırlarla son buluyor:
“Bugün İstanbul’un beş yüzüncü fetih yılını kutluyoruz. Bu kutlama, tören bakımından, İstanbul fethinin muazzam tarihi ehemmiyeti ile mütenasip bir şekilde olmadığı gibi, Türk İstanbul’un büyük ve eşsiz kıymetine de uygun değildir. Fakat törenlerin sönük ve zayıf olmasına mukabil, bütün Türklüğün ruhunda İstanbul aşkı alev alev yanmaktadır. Her Türk, yüreğinin tâ içinden Feth-i Mübin’i kutlamakta, her Türk Fatih Sultan Mehmed’in manevi huzurunda tâziz ve tekrim duyguları, minnet ve şükran hisleriyle eğilmektedir. Kahraman Fatih’i, ‘Türbendir en azimi fethettiğin diyarın’ diye hürmetle anarken onun yüce mertebesine layık bir kutlama yapamadığımız için üzülüyor, teessür duyuyoruz ve aziz hatırasından, büyük ruhundan özür dileyerek Abdülhak Hâmid gibi, ‘Affeyle bu kusûrun sen ol günehkârın’ diye niyaz ediyoruz..”
Hatırlatalım, Şair-i Âzam Abdülhak Hamid’in Fatih’in ve Fethin ihtişamını, manevi azametini dile getiren bu şiiri altın harflerle yazılmaya lâyık bir edebiyat âbidesidir. Esefle ifade edelim ki, Hazreti Fatih’in türbesini süsleyen tablo halindeki bu şiiri türbe ziyaretçileri ne okuyabiliyorlar, hatta ne de farkında olabiliyorlar! Yazık, çok yazık.
Cumhuriyet’in ikinci sayfasını da Fetih ve Fatih yazıları kaplamış. Yahya Kemal’in “İstanbul Fethinin En Esaslı Eseri” başlıklı yazısı zevkle okunuyor. Eski Milli Eğitim Bakanlarından Hasan Âli Yücel de, “Fethin Önemi” başlığı ile kaleme aldığı yazısının bir yerinde okuyucularını şu cümlelerle heyecanlandırıyor:
“Topkapı’dan İstanbul’a, beyaz atının üstünde, başında tuğlu tulgası, sağ elinde pırıl pırıl kılıcı, Müslümanlığın ve Türklüğün muhteşem timsali Fatih, vezirleri, uleması ve kahraman askerleriyle girdi. Fatih kimdi? İstanbul’a giren bu yiğit delikanlı hükümdarı kendisinden dinleyelim:
‘Ben ki, Emir-i Âzam Sultan Murad Bey’in oğlu Padişah-ı Muazzam ve Emir-i Âzam Sultan Mehmed Bey’im. Yeri ve göğü yaratan namına, büyük Peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.v) namına, biz Müslümanların inandığımız Yedi Âyet namına, Allah’ın yüz yirmi dört bin peygamberi namına, büyük babamın ve babamın ruhuna, oğullarımın namına, kuşandığım kılıç aşkına yemin ederim ki…”
Sadece Cumhuriyet mi, devrin diğer bütün gazetelerinin de aynı fetih heyecanını yaşadıklarını, bir bakıma fetih özel sayısı olarak çıktıklarını görüyoruz. Hürriyet’in birinci sayfasında Fatih’in resmiyle türbesinin yan yana yer aldığı görülüyor. Resmin hemen altına ise meşhur fetih hadisi yerleştirilmiş. Yine aynı gazetenin, ana sayfasını Nihat Sami Banarlı’nın “İstanbul’un Fethi İçin Mısralar” başlıklı şiiri süslüyor.
Falih Rıfkı Atay’ın yazarlığını yaptığı Dünya gazetesi de özel bir fetih ilavesi yayınlamış. Bu ilavede yer alan fetih yazılarının ve Fatih’le ilgili makalelerin sayısı çok kabarık. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver’in, “Fatih Devrinde İlim ve Sanat Çalışmalarının Felsefesi” tam bir sayfayı doldurmuş. Meşhur ressamlarımızdan Nurullah Berk’in “Fatih Sultan Mehmet ile Ressam Gentli Bellini” başlıklı makalesi bu konuyu yeteri kadar aydınlatıyor. “Fatih’in Çocukluk Hayatı” başlıklı ve Şahap Tayfur imzalı yazı da bu büyük hükümdarın çocukluk yıllarına ışık tutuyor. Meşhur sanat tarihçilerimizden Celal Esat Arseven’in, “Fetih Esnasında Galata” başlıklı yazısıyla da önemli bir araştırma olarak karşımıza çıkıyor.
Milliyet gazetesi de diğer refiklerinden geri kalmıyor. Başyazının başlığı “Fetih ve Neticeleri.” Refi Cevat Ulunay, “Fatih’in Türbesini Ziyaret” başlıklı yazısıyla Şair-i Âzam’ın yukarıda temas ettiğimiz şiirini konu alarak almış. Kemal Samancıgil’in “Fatih’in Donanmaya Verdiği Önem” unvanlı yazısı da bir sayfanın dörtte üçüne yayılmış, kalan kısım da “Fetih ve Fatih’e Âit Menkıbeler”e tahsis edilmiş.
Beşinci sayfadaki makalelerin yazarları ve başlıkları şöyle: Fatih Devri İlim Devridir: Refi Cevat Ulunay, İstanbul Fethi’nin Dünyadaki Tesirleri: Sâmih Nafiz Tansu, Sultan Mehmed’in Başarısındaki Sır: General H. E. Erkilet…
Meşhur Ulus gazetesinin birinci sayfasına, tam olarak bu cihan hükümdarının portresi yerleştirilmiş. İkinci sayfadaki iki yazı ise büyük önem arzediyor. Birincisinde Faik Reşid Unat, Fatih ve Devri’ni anlatıyor. İkincisinde Prof. Enver Ziya Karal Fetih hadisesine parlak bir ışık tutuyor. Ünlü tarihçimiz Reşat Ekrem Koçu’ya gelince, o da, “Büyük Adam Siyasi Bir Suikaste mi Kurban Olmuştu”, sorusunu yönelterek Fatih’in ölümünü hüzün dolu cümlelerle anlatıyor. Ayrıca İstanbul’la ilgili şiirlere ve bazı fıkralara yer veriliyor. Prof. Bekir Sıtkı Baykal imzalı makalede İstanbul Fatihi’nin kuvvetli bir cephesi olan “Fatih ve İlim” bahsi mercek altına alınıyor. Fatih’in topçularını ise, emekli generallerden Vehbi Kocagüney yazmış.
Ahmed Emin Yalman’ın Vatan gazetesine gelince, o da ilk sayfasını Ebû’l - Feth’in resmiyle güzelleştirmiş. Süheyl Ünver Hoca, ikinci sayfadaki yazısına şu başlığı atmış: “Şeyhülislam İbn-i Kemal’e Göre İstanbul’un Fethi.” Bu ünlü şeyhülislam, fetih olayını öyle nev’i şahsına münhasır bir üslupla hikâye ediyor ki, okurken heyecanlanmamak mümkün değildir.
Bahsini ettiğimiz fetih nüshaları sadece bu naklettiklerimizden ibaret değil, daha bir çok süreli yayının sayfalarını fetih coşkusuyla ve Fatih güzellemeleriyle süslediklerini biliyoruz. Onları da inşallah ileride anlatırız.
Her dem sana açıktır
ebvâb-ı arş-ı rahmet
Türbendir en azîmi fethettiğin diyârın…
Abdülhak Hâmid


