Londra’dan Gazze’ye Selam Samed Karagöz
Yenisafak sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
Sanat dünyası bazen sessizliğe gömülür. Sanki olan biteni görmemek, duymamak, hissetmemek daha kolaydır. Ama Londra’da iki sergi, bu körlüğe, bu sağırlığa ve bu duyarsızlığa tokat gibi iniyor. “GAZAGAZAGAZA” ve “0710 JOURNEYS” adını taşıyan bu iki sergi, sadece Filistin halkıyla dayanışmayı değil, sanatın hâlâ vicdanla buluşabildiği anları da gösteriyor. Ve belki de en çok buna ihtiyacımız var bugünlerde: İçinden kalp geçen bir sanata.
10 Temmuz’da açılan “GAZAGAZAGAZA”, 35 ülkeden 200’ü aşkın sanatçının katıldığı devasa bir kolektif çığlık. Sergi, Studio 1.1 adlı bağımsız bir mekânda gerçekleşiyor ama taşıdığı anlam, salonun sınırlarını aşıyor. Organizatörler Michael Keenan ve Gavin McIntosh’un deyimiyle bu bir “direniş eylemi, dayanışma ilanı ve sanat dünyasının İsrail’in Filistin halkına yönelik soykırımına karşı süregelen sessizliğine bir itiraz”.
Sergide 400’den fazla eser yer alıyor. Bunların 140’ı sadece 20 sterline satılabilen kartpostal boyutunda. Gelirler doğrudan, işgal altındaki topraklarda sağlık hizmeti sunan “Medical Aid for Palestinians” (MAP) adlı kuruluşa aktarılıyor. Bir kartpostal alıyorsunuz, Gazze’de bir çocuğun ilaca erişmesine katkıda bulunuyorsunuz. Sanat, bu kadar doğrudan bir iyileştirici güce ne zaman kavuştu?
ASP – Artists Supporting Palestine adlı kolektifin kurucusu McIntosh, Ukrayna konusunda ayağa kalkan sanat dünyasının Gazze’ye suskun kalmasından duyduğu hayal kırıklığını gizlemiyor. Ancak bu sergiyle gelen yoğun ilgi, bir şeylerin değişmekte olduğuna işaret ediyor. “En tepedekiler susuyor olabilir ama sanatın gündelik üreticileri, yani gerçek sanatçılar susmuyor. Söyleyecek sözleri var,” diyor McIntosh.
Fransalı grafik tasarımcı Cédric Bousquet ve İngiltere doğumlu sanatçı Steph Goodger gibi isimler, hem sergiye katkı sağlıyor hem de paralel kampanyalarla Gazze’ye yardım ulaştırıyor. Goodger’in çocuk çizimlerinden oluşan rozetler, tişörtler, bez çantalarla yürüttüğü “Badges for Gaza” projesi, Gazze’deki çocuklara sadece gelir değil, dış dünyayla bir temas hissi de veriyor. Bir anneye kendi çocuğunun çizdiği bir rozetin Berlin’de birinin yakasında olduğunu göstermek, onlara “yalnız değilsiniz” demenin en naif, en derin yolu.
Bu sergide sadece dışarıdan gelen dayanışma değil, içeriden yükselen sesler de var. Gazze’li sanatçılar Zainab Shbair ve Ahmed Muhanna’nın işlerinden elde edilen gelir doğrudan sanatçılara aktarılıyor. Londralı sanatçı Tom Loffill’in Gazzeli yazar Ghadheer Ebrahime’nin önsözüyle yayımladığı Filistinli yazar portreleri kitapçığı da aynı amaca hizmet ediyor: Hikâyeyi yaşayanların sesini duyurmak.
Diğer yandan P21 Gallery’de açılan “0710 JOURNEYS” başlıklı fotoğraf sergisi, protestoların beden dilini belgeleyen siyah-beyaz karelerden oluşuyor. Fotoğrafçı Wayne Campbell, hem İngiltere’deki eylemleri hem de Batı Şeria’daki günlük hayatı fotoğraflamış. Bir adamın bir tankın önünde durduğu anı, ya da napalm saldırısından sonra koşan kız çocuğunu hatırlatıyor bize. Görüntü bazen kelimelerin geçemeyeceği yerlere ulaşır. Campbell, siyah olmanın suç sayıldığı Brixton’da büyümüş biri olarak, marjinalleştirmenin ne demek olduğunu biliyor. “Empatim oradan geliyor,” diyor.
Londra’dan Gazze’ye bir selam bu. Ama sadece selam değil, bir bağ kurma çabası. İçinden umut geçen bir bağ. Sergilerin açıldığı günlerde Londra’nın gri gökyüzü altında yürüyen biri olsaydınız, bu selamı rüzgârın taşıdığını hissedebilirdiniz. Çünkü bazı sergiler sadece sanat göstermez; insanlıktan arta kalan şeyi de hatırlatır.


