Naci Bostancı medenileri tercih etti Selçuk Türkyılmaz
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan bilgilere dayanarak haber veriyor.
“Yahudilik ve Masonluk” adlı kitap daha yayımlandığı günlerde şüphe uyandırmıştı. Bunu daha önce birkaç defa bu köşede ifade ettim. Kitap, birçok defa basıldı ve binlerce kişiye ulaştı. Harun Yahya müstear ismiyle yayımlanan kitapta irkiltici resimler insanda dehşet uyandırıyor ve afakî düşmanlara tanrısal bir güç izafe ediliyordu. Kitabı okuyanlar ne bu düşmanların ideolojisi hakkında fikir sahibi oluyor ne de kim olduklarına dair sorulara cevap bulabiliyordu. Üstelik afakî düşmanlara tanrısal bir güç izafe edildiği için sıradan insanlara yapacak bir şey kalmıyordu. Buna karşın kitabın adından hareketle Türkiye’de belirli bir kesime Yahudilere karşı düşmanlık sayılabilecek bir his kalıyordu. Bundan dolayı İsrail’in kolonyalist ve emperyalist yayılmacılığı Yahudi düşmanlığı ve Masonluk karşıtlığı parantezine sıkıştırıldı. Bu atmosferde çoğu kimse ne zaman İsrail’in soykırım, etnik temizlik, sürgün, abluka gibi suçları gündeme gelse Yahudi düşmanı olmadığını ifade ederek söze başlıyordu. Ortada bir kısır döngü vardı ve bunu kırması gerekenler de meseleyi anlamaktan uzaktı.
7 Ekim 2023’ten sonra Filistin meselesi nihaî bir aşamaya geldi. Filistinliler ve Filistin taraftarları oldukça “ilerici” bir tutum sergileyerek ideolojik mesajlarıyla bütün dünyada yankı uyandırmaya başladı. Siyonizm ve İsrail 19. yüzyılın ırkçı ideolojilerden doğmuştu. İsrail, yıllardır apartheid rejimi altında insanları rengine ve inancına göre ayrıma tabi tutarken Filistinliler emperyalist ve kolonyalist bir rejime teslim olmayacağını haykırdı. Bu küçücük alanda on dokuz ay geçti ve Filistinliler emperyalist Avrupa devletleri ve ABD’nin açıkça desteklediği Siyonizm’e karşı bütün dünya adına savaştı. Artık herkes bu “tanrısal güçlere” dokunabileceğini biliyor.
On dokuz ayda Filistin direnişinin mesajları bütün dünyaya yayıldı. Siyonistler her ne kadar holokost ve pogrom propagandası ile antisemitizm korkusunu tekrar tekrar piyasaya sürse de Avrupa devletleri ve ABD dışında İsrail’in inandırıcılığı kalmadı. Ne yazık ki Türkiye’de Yahudi ilahiyatı gündemde olduğu için kolonyalizmin en temel kavramları dahi bilinmiyor. Bu sebeple geçmişte olduğu gibi fikir hayatımız Yahudilik ve masonluk etrafında yeniden şekillenmeye başladı. Belirli çevreler ısrarla Yahudilik kavramını öne çıkararak din savaşı demeye başladı. Sorun ideolojik boyutlarıyla ele alınmadı. Bu sebeple Naci Bostancı’nın “X” hesabından yayımladığı mesaj da aynı çerçeveye yaslanabildi. Mesajı değiştirmeden aktarıyorum: “Ses sanatçısı Linet'i beğenir ya da beğenmezseniz, fakat İsrail zulmüne gösterilecek tepkinin adresi Linet'in konseri olamaz. Bu tür kastını aşan eylemlerin Filistinlilere faydası değil zararı var. Kaynağı ancak ve sadece kabilecilik olan konser engellemesi asla kabul edilemez...”
Bostancı’nın mesajına göre sanatçı Linet, konser vermek istiyor ve birileri kabileci bir mantıkla onun karşısına çıkarak İsrail’e değil, Linet’in sanatına tepki gösteriyor. Metni sadeleştirdiğimizde geriye sanat ve kabileci anlayışın savaşı kalıyor. Kabileci anlayışın gerici bir zihniyeti temsil ettiğini herhalde bilmeyen yoktur.
Bostancı’nın mesajı Filistinlilerin ve taraftarlarının dünya çapındaki algılanma biçiminden çok farklı. Zannediyorum Bostancı, çalışmaları dolayısıyla 7 Ekim sonrası gelişmeleri takip edemedi. Bu sebeple apartheid gibi gerici bir ideolojiye kimlerin gönülden bağlı olduğunu bilmiyor. Yine de bir şarkıcıyı protesto etmenin inandığı Batılı değerler açısından sorun olmayacağını bilmesi gerekirdi. Protesto eyleminin demokratik bir hak olduğunu sıradan insanlar da bilir. Herhangi bir saldırı olmamış, sadece Siyonist İsrail’e askerlik yapmış ve Hamas’ı terörist olarak damgalamış bir şarkıcı protesto edilmiş. Bostancı hangi gerekçe ile bu eylemin kaynağında kabilecilik olduğunu tespit etmiş, açıklamamış. Sadece dünyanın en “ilerici” hareketini ve insanlığın vicdanını temsil eden kişileri kabileci olarak damgalamış. Bu, Bostancı için de fazlasıyla oryantalist bir davranıştır. Böylesi bir hareket ancak Siyonist İngiliz ve Alman akademisyenler ve rektörlerden beklenirdi.
Kabileci yaftasının hangi kavramları çağrıştırdığı bilinen bir gerçektir. Bedevi ve gayri medeni gibi kavramlar kabileci anlayışa eşlik eder. Dönüp en başa geliyoruz. 19. yüzyılda Avrupalılar diğer coğrafyalara medeniyet götürdüklerine inanıyordu. Bu, onlar için bir ideolojiydi. Onlar medeni, ötekiler ise gayri medeni yani barbardı. Demek ki Bostancı, medenileri tercih etti.


