Nakışın hafızası, direnişin dili Samed Karagöz
Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Hazem Harb eserleriyle ilk kez NYU Abu Dhabi Art Gallery’de gerçekleşen Duygu Demir’in küratörlüğünü üstlendiği Between the Tides başlıklı quentennial’de karşılaştım. Duvarlarda dalga dalga çoğalan gazlı bezler [gazlı bez garip bir kelime Türkçede. İçinde gaz bulundurmuyor. İngilizcesi gauze Fransızcası “gaze”. Yani Gazze bezi] arasında sessiz bir rüzgar esiyordu. Her bir parça, sanki yerinden edilmiş bir hayatın izini taşır gibiydi. Harb’in işlerinde ilk fark ettiğim şey, malzemenin taşıdığı yorgunluktu: gazlı bezlerin, ahşabın, ipliğin, tozun bile bir hafızası vardı. O hafızada bir ülkenin kaydı tutuluyordu. Filistin’in haritaları, sınırları, evleri, çocukluğu… Hepsi o ipliklerin arasına sıkışmıştı. O sergide, bir sanatçının kişisel arayışının ötesinde bir şey vardı; bir halkın belleğini yeniden dokuma çabası.
Aradan birkaç ay geçti. Bu kez Dubai’de, Al Quoz’un arka sokaklarındaki atölyesinde buluştuk. Burası bir sanat mekanından çok bir arşiv odası gibiydi: duvarlarda sararmış fotoğraflar, masalarda kumaş örnekleri, raflarda yüz yılı devirmiş nakışlar… Her biri başka bir hikayenin taşıyıcısı. Harb’in elleriyle gösterdiği bir thawb, neredeyse yüz yaşında. Gazze, Nablus, Ramallah’tan toplanmış kumaş parçalarıyla dikilmiş. Yoksulluğun içinden doğan zarafetin sessiz bir tanığı. “Bana bu giysiyi veren kadın,” dedi Harb, “onun müzede sergilenmesini istemişti. Çünkü biliyordu, bir gün bu topraklarda sadece kumaşlar kalacak.” Bu cümle, atölyenin tozlu havasında asılı kaldı. O an anladım ki, Harb’in sanatı sadece geçmişi hatırlamakla ilgili değil; unutmanın önüne set çekmekle de ilgili.
Kısa süre önce Sharjah’da açılan Sila: All That is Left to You sergisi, tam da bu fikrin bir devamı gibi. Maraya Sanat Merkezi’nin duvarlarında asılı duran tatreez desenleri, bir coğrafyanın görünmez haritasını oluşturuyor. Filistinli kadınların ellerinden çıkan bu nakışlar, sadece estetik motifler değil; evlerinin, bahçelerinin, kaybolan köylerinin koordinatları. Serginin küratörleri, tatreez’i bir sanat nesnesi olmaktan çıkarıp bir direniş aracı olarak okuyor. Çünkü bu nakışların her biri, yok edilmeye çalışılan bir hayatın izini sürüyor.
Harb’in “Stitching Unity” serisi de tam olarak bunu yapıyor. Yıpranmış bir kumaşın üzerine UV baskıyla işlenen desenler, geçmişle bugün arasında yeni bir köprü kuruyor. Sanatçı, geleneksel motiflerin içinden bugünün Gazze’sini anlatıyor. “Sanatın amacı nedir?” diye sordu bir keresinde. “Soykırım karşısında hayatta kalmak ne anlama gelir?” Bu sorular, yalnızca bir sanatçının değil, bir halkın varoluş soruları. Çünkü Gazze’de artık müzeler, arşivler, kütüphaneler yok; ama hâlâ sanat var. Nakış ipliklerinin ucunda bir hayat sürüyor.
Dubai’deki atölyesinde geçirdiğim günün sonunda, Harb’in yaptığı her işin bir tür “yas tutma biçimi” olduğunu fark ettim. Ama bu yas, umutsuzlukla değil, bir çeşit dirençle doluydu. Her dikiş, “hâlâ buradayız” diyen bir nefes gibi. Bir kadın, yüzyıl önce ipliğe işlediği deseniyle bugün Gazze’deki bir çocuğa görünmez bir miras bırakıyor. İşte bu yüzden Harb’in eserlerine baktığınızda, sadece sanat görmezsiniz; insanın var olma ısrarını görürsünüz.
Tatreez, yani Filistin nakışı, yalnızca bir zanaat değildir; bir dili, bir belleği, bir adaleti temsil eder. Nakışın ipliğiyle tarih yeniden yazılır. Tıpkı Harb’in dediği gibi: “Artık korunması gereken şey sadece eserler değil, insanların kendisidir.” Belki de bu yüzden sergideki eserlerin duvarları griye boyanmış; çünkü o gri, hem betonun soğukluğunu hem de enkazdan doğan umudu taşır.
Bugün Gazze’de çocuklar çivit mavisini bilmez belki ama o renk hâlâ kumaşlarda yaşar. Çünkü bir yerlerde, bir sanatçı ya da bir nakış ustası, kaybolan bir dünyanın desenlerini yeniden kurmaya devam eder. Harb’in atölyesinden ayrılırken bana söylediği son şey şuydu: “Bir gün bütün kumaşlar yırtılabilir, ama dikişin izi kalır.”
O iz, yalnızca bir sanatçının değil, bir halkın direnişidir.
Ve biz, o dikişin izini sürerek hatırlamaya devam ederiz.


